HAKAN BİROL

Okuduğunuz makale
İLETİŞİMDE JOHARİ PENCERESİ VE İLETİŞİM AYNAMIZA YANSIYANLAR
Anasayfa   /    Köşe Yazarları   /    Hakan Birol   /    İletişimde Johari Penceresi ve İletişim Aynamıza Yansıyanlar

25 Mayis 2020 - 18:07

[email protected]

Hakan Birol

HAKAN BİROL

İletişimde Johari Penceresi ve İletişim Aynamıza Yansıyanlar

İletişim günlük hayatımızın vazgeçilmez öğelerinden bir tanesi. Özellikle sağlıklı iletişim kurmak toplum içinde kendimizi anlatabilmek adına çok önemli. İletişim kurmada kullandığımız dile hâkim olmak, iletişim kalitemizi arttıran unsurlardan biri. Kişinin kendisini tanıması açısından baktığımızda, iletişimde karşımıza çok farklı bir pencere açılıyor: “Johari Penceresi” Peki, nedir bu Johari Penceresi?

 Kişinin kendi ile iletişiminde bahsedilmesi gereken önemli konulardan biri de kendini tanıma ve dışarıya yansıtma derecesini gösteren Johari Penceresi’dir. Joseph Luft ve de Harrington Ingham tarafından geliştirilen Johari Penceresi, kişinin açığa çıkardığı alanları ile açığa çıkarmadığı, kendi içinde sakladığı alanları göstermektedir.

 Johari Penceresi’nde, iki veya daha fazla kişi arasında, bu kişilerin birbirleri hakkındaki bilgileri ön plana çıkmaktadır. Bu bilgiler dört pencere şeklindedir. Her pencerenin bir adı vardır. Açık alan, kör alan, saklı alan ve bilinmeyen alan olan bu pencereleri şöyle açıklayalım:

Açık Alan: Kişinin kendi tarafından da başkaları tarafından da bilinen alandır. Bu alanda insanlar umutlarını, beklentilerini ya da korkularını çekinmeden diğer insanlarla paylaşmaktadırlar.

Kör Alan: Bu alan başkaları tarafından bilinen ancak kişinin bilmediği alanıdır. Başkalarının bir kişi hakkında edindiği izlenimlerle ilgilidir.

Saklı Alan: Bu alan kişinin bildiği ancak başkalarının bilmediği alandır. Kişi, bilinçli olarak bazı yanlarını gizlemek istemektedir.

Bilinmeyen Alan: Bu alan ise kişinin de başkalarının da bilmediği, karanlık alandır.

Sağlıklı bir iletişim sürecinde geliştirilmesi gereken en önemli alanlardan bir tanesi Açık Alan’dır. Kişinin kendisi ve başkaları tarafından bilinenler ne kadar çok olursa, diğer bireylerle yapacağı paylaşımların miktarı da bir o kadar artacaktır. Bunun için bireyin benlik algısını geliştirmesi, ilişkilerinde samimi ve güven verici olması gerekmektedir.

Bunun yanında, ferdin yarı karanlık bölgesine nüfuz edebildiğiniz ölçüde, onu daha iyi tanır ve yönlendirirsiniz. Bu bölgenin karanlık kısımları aydınlanmaya başladığında, daha önce tanıdığınız insandan farklı bir insanla karşılaşabilirsiniz. Çoğu zaman, herhangi bir insandan beklemediğiniz bir davranışla karşılaştığınız zaman, şaşırmanızın sebebi budur. Fert, yarı karanlık bölgesinin tesiriyle bir davranış göstermiş, onu açık ve yarı açık tarafıyla tanıdığınız için, gösterdiği davranışı beklenmedik olarak nitelemişsinizdir. Oysa her davranışın bir nedeni vardır. Bu davranışın nedeni de yarı karanlık bölgede saklıdır. 

Etkili bir iletişim süreci için Johari Penceresi’nde yer alan “açık alan”ın genişletilmesi, “bilinmeyen alan”ın daraltılması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, etkili bir iletişim, bireyin kendini açığa vurma derecesinin arttırılmasıyla mümkün olabilmektedir.

İletişim Aynamıza Yansıyanlar

Dertli koca arkadaşına evlilik yaşamından yakınıyordu : “ İlk aylarda ben konuştum, karım dinledi. Daha sonra karım konuştu, ben dinledim. Şimdi ikimiz konuşuyoruz, komşular dinliyor. ” İletişim hayatımızın olmazsa olmazlarındandır. Eğer ki iletişim iletişim telleri koptuysa insanlar ile aramızdaki bağların kuvveti de zayıflamıştır. Gerek aile hayatımız olsun gerek sosyal çevredeki düzenimiz olsun da hepsinde aynı şey geçerlidir. Onu da şu şekilde özetleyebiliriz : “İki insan arasındaki en uzak mesafe, iletişim kopukluğudur.”

Günümüzde iletişim kopukluğu esasında iş verimsizliğini de beraberinde getiriyor. İnsanlar birbiri ile anlaşamamanın verdiği kopukluk içerisinde bihaber yaşayarak devam ediyorlar. Bunu en güzel şu şekilde somutlayabiliriz: Hikâyemiz Herkes, Birisi, Herhangi biri ve Hiç kimse adlı dört kişi hakkında. Yapılması gereken önemli bir iş vardı. Ve Herkes, Birisinin bu işi yapacağından emindi. Gerçi bu işi Herhangi biri de yapabilirdi ama Hiç kimse yapmadı. Birisi buna çok kızdı. Çünkü iş Herkesin işiydi. Herkes, Herhangi biri’nin bu işi yapabileceğini düşünüyordu ama Hiç kimse, Herkes’in yapmayacağının farkında değildi. Sonunda Herhangi biri’nin yapabileceği bir işi Hiç kimse yapmadığı için Herkes Birisi’ni suçladı.

İletişimde en büyük unsurlardan bir tanesi de inançtır. Eğer biz iletişimizi gerçekten sağlam bir şekilde yapıyorsak bunda kuvvetli bir inanç öğesi olmalı. Hem güven vermeli hem de güvenmeliyiz. Bunu da küçük bir nükte ile özetleyecek olursak : “ Adamın biri uçurumdan aşağı yuvarlanmış, ancak düşerken bir ağacın dalına tutunabilmeyi başarmıştı. Adam seslendi : “ Yukarıda kimse var mı? ” Yukarıdan şöyle bir ses geldi : “ Ben Tanrıyım ve buradayım. Bana inanıyor musun? ” “ Evet Tanrım, sana inanıyorum. Sana gerçekten inanıyorum, ama bu dala daha fazla tutunabileceğimi sanmıyorum. ” “ Tamam korkma, eğer gerçekten bana inanıyorsan korkman için bir sebep yok. Seni kurtaracağım, tutunduğun dalı bırakman yeterli. ” Kısa bir duraksamadan sonra adam tekrar bağırdı:“ Yukarıda başka biri var mı? ”

 Esasında bazı iletişim şekilleri vardır ki bizim hayatımıza dahi mal olabilir. Öyle bir şey de olur mu demeyin. Hayat bu insanın başına ne zaman neyin geleceğini bilemezsiniz : “ Adam deve pazarından bir deve almıştı. Tam gideceği sırada satıcı ikaz etti: – Yalnız bu devenin bir huyu var : “ Oh ” deyince gider, “ kelle ” deyince durur… Adam devesine bindi ve yürümesi için “ Oh ” dedi. Deve yürümeye başlayınca, daha hızlı yürümesi için “ Oh, oh oh!! ” diye sıraladı. Deve koşmaya başladı. Az sonra önlerine bir uçurum çıkmasın mı? Deve habire koşuyor. Adam ne yapacağını şaşırdı ve son anda hatırlayarak, “ Kelle!! ” diye bağırdı. Deve tam uçurumun önünde zınk diye durmuştu. Korku ve heyecandan kan-ter içinde kalan adam, elini alnına götürerek derin bir “ Ohhh !! ” çekti.

 Hayatın içinde sürekli bir rekabetin olduğu yadsınamaz. Peki bizler bu rekabeti doğru bir iletişim kanalı ile verdiğimiz nasıl bir sonuç alırız? Hiç düşündünüz mü? İşte bunun en güzel örneği: “ Bir sokakta üç dişçi idiler. Müşteri az olduğunda için rekabet düşüncesi üçünü de için için kemiriyordu. Nihayet içlerinden biri düşündü, taşındı, muyene binasını uzaktan görünecek şekilde kocaman bir tabela astırdı : “ Ülkenin En İyi Dişçisi! ” Bunu gören öteki dişçiler çok öfkelenmişlerdi. Baskın çıkmak için çare araştırırlarken ikincisi “ Buldum ” diyerek haykırdı. Ve derhal ötekinden daha büyük bir tabela yazdırarak binasına astırdı. “ Dünyanın En İyi Dişçisi! ” Bunu gören üçüncü dişçi o gece sinirden uyku uyuyamadı. Fakat düşüne düşüne nihayet o da bir çare keşfetti. Ertesi günü muayenehanesinin önünden geçenler şu tabelayı okudular : “ Sokağın En İyi Dişçisi! ”

 

Sağlıklı bir iletişimle kalın. Sevgiler 

MAKALEYE YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Makaleye hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ